Bir Ekonomik Tetikçi 1 kitabını 2007 yılında okumuştum.
Kitabın 2. Ve 3. Serisi de mevcut. Yazarımız John Perkins kendisini Ekonomik
Tetikçi olarak tanıtıyor. Bu kitaptaki bilgileri okuduğunuzda hayret etmemek
elde değil. Muazzam bir düzen ve sistemden bahsediyor ki inanmak zor geliyor.
Fakat öyle delil, kanıtlar sunuyor ki dünya tarihini değiştiren olayların,
perde arkasını tanıklık eden birinden dinlemek bir başka. Hastayı bitkisel
hayattan uyandıran bir doktor misalı. Açıkçası kitabı okuduktan sonra endişem
ve korkum daha da büyüdü. Ülkelerin sinsi planlarının ve muazzam akılcı uygulamasını
öğrendim ve şunu fark ettim ki savaşın şekli dünyada artık değişmişti. Kitap
size ülke politikalarının özellikle Amerika politikasının gördüğümüz buzulun,
asıl taşıyıcısı olan gözükmeyen büyük parçasını size gösteriyor adeta.
John Perkins in kendi anlatımıyla görevi (ET olarak); üçüncü dünya ülkelerinin alt
yapı yatırımları için inanılmaz - hatta
gerekenden çok yüksek – miktarlarda borç almaya ikna etmek ve bu kalkınma
projelerinin Halliburton ve Bechtel gibi ABD firmalarına verilmelerini garanti
etmek idi. Bu ülkeler bir kere büyük miktarda borç yükü altına girince, ABD
hükümeti ve ona bağlı uluslararası yardım kuruluşları, bu ekonomileri kontrol
ederek, petrol ve diğer kaynakların, küresel bir imparatorluk oluşturma amacını
destekleyecek şekilde yönlendirilmelerini sağlıyorlardı.
ET görevinde tüm dünyayı dolaşan John Perkins, Suudi Arabistan Para
Aklama olayı, İran şahının düşüşü, Panama Başkanı Omer Torrijos’un ölümü ve onu
takiben Panama işgali ve Irak’ın 2003 yılında işgaline yol açan olaylar dâhil,
modern tarihin en dramatik olaylarında ya doğrudan bir katılımcı ya da bir
tanık olmuş.
“ Ekonomik Tetikçiler
(ET’ler), yerküre üzerindeki ülkeleri trilyonlarca dolar dolandıran yüksek
ücretli profesyonellerdir. Dünya bankası, ABD uluslararası Kalkınma Ajansı
(USAID) ve diğer yabancı yardım kuruluşlarından büyük şirketlerin kasalarına ve
gezegenimizin doğal kaynaklarını kontrol eden birkaç varlıklı ailelerin
ceplerine para aktarırlar. Kullandıkları araçlar arasında sahte finansal
raporlar, hileli seçimler, rüşvet, zorbalık, seks ve cinayet bulunmaktadır.
Oynadıkları oyun imparatorluklar kadar eski olmasına rağmen, günümüzdeki
küreselleşme sürecinde yeni ve korkutucu boyuta ulaşmıştır.
Nereden mi biliyorum; Ben de bir ET idim.”
“Daha mutlak egemenlik peşinde koşarlarken birçok kültürü
yok edip, sonra da kendileri yıkılırlar. Uzun vadede, hiçbir ülke veya ülkeler
topluluğu, başkalarını sömürerek varlığını sürdüremez.”
John Perkins
“Biz ET’ler cin gibiyizdir.; tarihten ders alırız. Bugün
kılıç taşımaz, bizi diğerlerinden ayıran zırh ve giysiler giymeyiz. Ekvador,
Nijerya ve Endonezya gibi ülkelerde, yerli bir okul öğretmeni veya dükkân
sahibi gibi giyinir, Washington ve Paris’te hükümet bürokratı veya bankacı gibi
görünürüz. Alçak gönüllü, saygılı ve normal davranırız. Proje mahallerini
ziyaret eder, yoksul köyleri dolaşırız. Fedakârlık taslar, yaptığımız o harika hayırsever
işlerden yerel gazetelere söz ederiz. Hükümet komisyonlarının konferans
masalarını, hesap çizelgeleri ve finansal tahminlerimiz le donatıp, Harvard
işletme Okulu’nda makroekonominin mucizeleri hakkında ders veririz. Hep kayıt
altında ortadayızdır. Daha doğrusu, kendimizi öyle gösterir ve öyle kabul
görürüz. Sistem böyle çalışır. Gerekirse yasa dışı yollara da başvururuz; çünkü
sistemin kendisi hile ve kandırma üzerine kurulmuştur ve sistem, tanım olarak
yasaldır.”
“Saddam’ın patolojik bir despot olması, ellerine kitle
katliamlarının kanının bulaşmış olması veya davranışları ve acımasız
eylemlerinin Adolf Hitler’inkileri çağrıştırıyor olması önemli değildi.
Birleşmiş devletler bu tip insanlara bundan önce de birçok defa hoşgörü
göstermiş, hatta onları desteklemişti. Irak bizim için ilk bakışta göründüğünden
çok daha fazla önemliydi. Yaygın kanının aksine, Irak sadece petrol demek
değildi. Aynı zamanda, su ve jeopolitik de demektir. Irak, hem Dicle, hem de
Fırat nehirlerinin geçtiği iki ülkeden biri olduğu için gittikçe kritik hale
gelen su rezervlerinin en önemli kaynaklarını kontrol etmektedir. 1980’lerde,
suyun gerek politik, gerekse ekonomik olarak önemi enerji ve mühendislik
sektöründeki bizler için belirgin bir hal almaya başlamıştı. Özelleştirme
yarışında bağımsız küçük enerji firmalarına göz diken büyük şirketlerin çoğu,
şimdi Afrika, Latin Amerika ve Ortadoğu’daki su sistemlerini özelleştirme
peşindi koşuyorlardı.
Petrol ve suya ek olarak, Irak son derece stratejik bir
mevkide bulunmaktadır. İran, Kuveyt, Suudi Arabistan, Ürdün, Suriye ve Türkiye
ile sınırı olup, Basra Körfezi’nde de kıyısı vardır. Hem İsrail hem de
Sovyetler Birliği’nde roketle kolaylıkla vurulabilecek uzaklıkta. Ama hepsinden
önemlisi Irak Amerikan teknolojisi ve mühendislik becerileri açısından devasa
bir Pazar idi.
Ancak 1980’lerin sonlarına doğru, Saddam ET senaryosunu
yutmadığı ortaya çıkmıştı. Bu da birinci Bush yönetimi için büyük bir sıkıntı
ve utanç kaynağıydı. Panama gibi, Irak da George H.W Bush’un kişiliksiz imajına
katkıda bulunmuştu. Bush bir çıkış yolu ararken Saddam, onun ekmeğine yağ
sürerek, 1990 Ağustos ayında petrol zengini Kuveyt şeyhliğini istila etti.
Bush, kendisinin de Panama’yı yasa dışı ve tek taraflı olarak işgalinin
üzerinden bir seneden az bir süre geçmiş olmasına rağmen, Saddam’ı uluslararası
hukuku ihlal etmekler suçlayarak karşılık verdi.”
Yazar Amerika’dan dünyaya bakışı güzel yansıtıyor. Belki
okuduğunuzda tedirgin olacaksınız. Fakat yakın zaman tarihi, kritik coğrafi
bilgiler, ekonomi, siyaset vb konuları, şahitliğiyle irdeliyor. Kitabı okurken,
yazarın vicdani olarak suçluluk hissettiği ve hem kendisiyle hem de ülkesiyle
hesaplaştığı hissine kapıldım. Gerçekleri itiraf ederek vicdanını rahatlattığı
imajını verdi. Neticede çok önemli itirafların olduğu aydınlatıcı bir kitap.
Tavsiye ediyorum sevgili kitap severler.
flora
Facebok hesabım: Floraninkitapligi
Twitter hesabım: FloraKitaplık
Twitter hesabım: FloraKitaplık
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder