21 Nisan 2015 Salı

Bye Bye Türkçe - Oktay Sinanoğlu



Bye Bye Türkçe. Oktay Sinanoğlu’nu kaybetmenin şaşkınlığı ve acısını duyduğum şu günlerde paylaşmakta geç bile kaldığım bir kitap. Ülkemizin gururu, onuru, ülkesine milletine âşık bir Türk savaşçısıydı. Milletçe başımız sağ olsun. Bütün kitaplarını ve katıldı televizyon programlarını takip ettiğim değerli bilim insanımız, hocamızdı. Görüşlerine öyle değer veriyorum ki blog açılış yazısı da kendisine aittir.

Sanırım kitabı 7-8 yıl önce okumuştum. Kitabı okuduktan sonra, aslında ana dilimizi iyi kullanmadan hiçbir konuda tam olarak başarılı olamayacağımızı anladım. Bundan sonra Oktay Sinanoğlu gibi bilim adamları yetişemeyebilir endişesi içindeyim. Çünkü %100 Türkçe eğitim görmüş biri. Biz yeni nesiller ( kolej mezunu biri olarak kendimde örnek teşkil ediyorum) Türkçe konuştuğumuzu düşünüyoruz. Fakat ana dilimizi yetersiz ve hatalı kullanıyoruz. Ana dili öğrenemeden İngilizce ile tanışıyoruz. Tabi üzerine ne bilim ne de edebiyat öğrenebiliyor ne de doğru iletişim kurabiliyoruz.

Kitaptan; “Bilim ve tekniğin yöntemleri evrenseldir, uluslararası denilebilir; ancak, bilim ve tekniğin amaçları, ne yönde geliştirileceği, onunla ne için ve ne yapılacağı, ülkelerin kültür ve temel yaşayış felsefelerine göre değişir, ulusaldır. Türkiye’nin de kendi bilim ve tekniğini geliştirmesi, kendi amaç ve gayelerini saptaması gerekmektedir. Eğitimini başka bir dilden yaptıran, gençlerinin düşünme kabiliyetini her gün böylece körelten, her gün onlara sömürge evladı ruhu, acente kafalılık ve aşağılık duygusu aşılayan bir ülke bunu yapamaz. Gereken yabancı diller, her yerde olduğu gibi ayrıca öğrenilir ama kendi muhteşem dilini kaldırıp atmak gafletlerinin en büyüğü, artırmak, bunu alet olmak ihanetlerin en alçakçası ve hesabı bir gün sorulacak bir insan suçudur.” 

“Dil bir milletin kültürünün temel unsurudur. Dile ve dilde yenileşmeye gerekli önemi vermeyen, eğitimin yabancı bir dilde yapan milletler yaratıcı düşünce ortaya koyamaz. Yabancı dilde eğitim bir milleti sömürgeleştirmenin en etkin yoludur. Bu konuda İngilizlerin İrlandalılara yaptıklarının iyi incelenmesi gerekir. Ayrıca Japonların kendi dil ve kültürlerine sımsıkı sarılarak bilim ve teknikte bugünkü düzeye geldiklerini unutmayalım. Bu sömürgeleştirme oyunu Türk okullarına atılan ilk Amerikan İngiliz çengeli vasıtasıyla 1950’lerin başlarında başlamıştır. “

“1930’lardan 1980’e kadar dilin sadeleştirilmesi, devletin, aydın kesimin dilinin halk diliyle daha da bütünleşmesi hareketi yaygınlaşmıştı. Ama son 5-10 yılda halk diline kadar geçmiş, iyice yerleşmeye başlamış Türkçe terimlerin yerine, garip “Anglomanlıca” sözlerin kullanılması adet oluveriyor. Şu örneklerde olduğu gibi:

Vekiller heyeti>bakanlar kurulu>kabine
Mebus>milletvekili>parlamenter
Matbuat>basın-yayın>media
Muhaberat>iletişim>komünikasyon
İçtimai>toplumsal>sosyal
Kanuni>hukuki>yasaş>legal
Meclis-i mebusan>millet meclisi
Meclis>parlamento
Mesele>sorun>problem
Usul>yöntem>metot
Asgari>en az>minimum
Azami>en çok>maksimum
Seçenek>alternatif
Faaliyet>etkinlik>aktivite
Karmaşa>kaos
Müstemleke>sömürge>koloni
Mutabakat>konsensus,consensus
Eşgüdüm>koordinasyon
Encümen>kurul>yar kurul>komite>komisyon
Kurultay>kongre
Müdür>yönetmen>direktör
Teşkilat>örgüt>organizasyon

“Bazı “Anglomanlıca” dediğim laflara da şaşıp kalıyorum: Ne İngilizceye anlamı tam benzer, ne de Fransızcaya. Şimdi bir de düpedüz İngilizce laflar moda oldu. Az evvel hiç olmazsa imlalarını, söylenişlerini Türkçeye uyarlıyorduk. Şimdi aynen İngilizce yazılış ve telaffuzu kullanmakla kendilerine böbürlenme fırsatı çıkaranların sayısı artıyor. (https://www.youtube.com/watch?v=nhumx8Ii5qs  plaza dili skeci seyretmeyenler için eğlenceli bir şekilde anlatılmış vahim durumuzuJ)  İşte bizim yabancı dille eğitim bu işe yarar,  başka bir şeye değil. Bu gidişle bir iki nesile kalmaz resmi dil(zaten fiilen ingilizce ve Türkçe olmuşa benziyor) İngiliz sömürgelerindeki gibi İngilizce oluverir. Tabi uyanır engel olmazsak.”

Bye Bye Türkçe kitabı tüm evlerin kütüphanesinde olması gereken bir kitap hele ki bu zamanda.
İyi ki üniversitede bu kitapla tanışmışım. İyi ki senin gibi bir bilim adamımız olmuş. Nobel almak için çalışmak yerine Türk gençlerini aydınlatmak, uyarmak için üniversite üniversite pardon evren kent hocamızın deyimiyle, gezdin. Ne büyük sevap işledin körelmiş gözlerimizi açtın. Kimliğimizi hatırlattın. Dilimize sahip çıkmamızı aşıladın. Ne mutlu bize. Mekanın Cennet olsun. Verdiğin ilim gönlümüzde. 

                                                                                                                      

                                                                                                                                     flora



Facebok hesabım: Floraninkitapligi
Twitter hesabım: FloraKitaplık  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder