Bye Bye Türkçe. Oktay Sinanoğlu’nu
kaybetmenin şaşkınlığı ve acısını duyduğum şu günlerde paylaşmakta geç bile
kaldığım bir kitap. Ülkemizin gururu, onuru, ülkesine milletine âşık bir Türk
savaşçısıydı. Milletçe başımız sağ olsun. Bütün kitaplarını ve katıldı
televizyon programlarını takip ettiğim değerli bilim insanımız, hocamızdı.
Görüşlerine öyle değer veriyorum ki blog açılış yazısı da kendisine aittir.
Sanırım kitabı 7-8 yıl önce okumuştum. Kitabı okuduktan
sonra, aslında ana dilimizi iyi kullanmadan hiçbir konuda tam olarak başarılı
olamayacağımızı anladım. Bundan sonra Oktay Sinanoğlu gibi bilim adamları yetişemeyebilir endişesi içindeyim. Çünkü %100 Türkçe eğitim görmüş biri. Biz yeni
nesiller ( kolej mezunu biri olarak kendimde örnek teşkil ediyorum) Türkçe
konuştuğumuzu düşünüyoruz. Fakat ana dilimizi yetersiz ve hatalı kullanıyoruz.
Ana dili öğrenemeden İngilizce ile tanışıyoruz. Tabi üzerine ne bilim ne de edebiyat
öğrenebiliyor ne de doğru iletişim kurabiliyoruz.
Kitaptan; “Bilim ve tekniğin yöntemleri evrenseldir,
uluslararası denilebilir; ancak, bilim ve tekniğin amaçları, ne yönde
geliştirileceği, onunla ne için ve ne yapılacağı, ülkelerin kültür ve temel
yaşayış felsefelerine göre değişir, ulusaldır. Türkiye’nin de kendi bilim ve
tekniğini geliştirmesi, kendi amaç ve gayelerini saptaması gerekmektedir.
Eğitimini başka bir dilden yaptıran, gençlerinin düşünme kabiliyetini her gün
böylece körelten, her gün onlara sömürge evladı ruhu, acente kafalılık ve
aşağılık duygusu aşılayan bir ülke bunu yapamaz. Gereken yabancı diller, her
yerde olduğu gibi ayrıca öğrenilir ama kendi muhteşem dilini kaldırıp atmak
gafletlerinin en büyüğü, artırmak, bunu alet olmak ihanetlerin en alçakçası ve
hesabı bir gün sorulacak bir insan suçudur.”
“Dil bir milletin kültürünün temel unsurudur. Dile ve dilde
yenileşmeye gerekli önemi vermeyen, eğitimin yabancı bir dilde yapan milletler
yaratıcı düşünce ortaya koyamaz. Yabancı dilde eğitim bir milleti
sömürgeleştirmenin en etkin yoludur. Bu konuda İngilizlerin İrlandalılara
yaptıklarının iyi incelenmesi gerekir. Ayrıca Japonların kendi dil ve
kültürlerine sımsıkı sarılarak bilim ve teknikte bugünkü düzeye geldiklerini
unutmayalım. Bu sömürgeleştirme oyunu Türk okullarına atılan ilk Amerikan
İngiliz çengeli vasıtasıyla 1950’lerin başlarında başlamıştır. “
“1930’lardan 1980’e kadar dilin sadeleştirilmesi, devletin,
aydın kesimin dilinin halk diliyle daha da bütünleşmesi hareketi
yaygınlaşmıştı. Ama son 5-10 yılda halk diline kadar geçmiş, iyice yerleşmeye
başlamış Türkçe terimlerin yerine, garip “Anglomanlıca” sözlerin kullanılması
adet oluveriyor. Şu örneklerde olduğu gibi:
Vekiller heyeti>bakanlar kurulu>kabine
Mebus>milletvekili>parlamenter
Matbuat>basın-yayın>media
Muhaberat>iletişim>komünikasyon
İçtimai>toplumsal>sosyal
Kanuni>hukuki>yasaş>legal
Meclis-i mebusan>millet meclisi
Meclis>parlamento
Mesele>sorun>problem
Usul>yöntem>metot
Asgari>en az>minimum
Azami>en çok>maksimum
Seçenek>alternatif
Faaliyet>etkinlik>aktivite
Karmaşa>kaos
Müstemleke>sömürge>koloni
Mutabakat>konsensus,consensus
Eşgüdüm>koordinasyon
Encümen>kurul>yar kurul>komite>komisyon
Kurultay>kongre
Müdür>yönetmen>direktör
Teşkilat>örgüt>organizasyon
“Bazı “Anglomanlıca” dediğim laflara da şaşıp kalıyorum: Ne İngilizceye
anlamı tam benzer, ne de Fransızcaya. Şimdi bir de düpedüz İngilizce laflar
moda oldu. Az evvel hiç olmazsa imlalarını, söylenişlerini Türkçeye
uyarlıyorduk. Şimdi aynen İngilizce yazılış ve telaffuzu kullanmakla
kendilerine böbürlenme fırsatı çıkaranların sayısı artıyor. (https://www.youtube.com/watch?v=nhumx8Ii5qs plaza dili skeci seyretmeyenler için
eğlenceli bir şekilde anlatılmış vahim durumuzuJ) İşte bizim yabancı dille eğitim bu işe yarar,
başka bir şeye değil. Bu gidişle bir iki
nesile kalmaz resmi dil(zaten fiilen ingilizce ve Türkçe olmuşa benziyor) İngiliz
sömürgelerindeki gibi İngilizce oluverir. Tabi uyanır engel olmazsak.”
Bye Bye Türkçe kitabı tüm evlerin kütüphanesinde olması
gereken bir kitap hele ki bu zamanda.
İyi ki üniversitede bu kitapla tanışmışım. İyi ki senin gibi
bir bilim adamımız olmuş. Nobel almak için çalışmak yerine Türk gençlerini
aydınlatmak, uyarmak için üniversite üniversite pardon evren kent hocamızın
deyimiyle, gezdin. Ne büyük sevap işledin körelmiş gözlerimizi açtın.
Kimliğimizi hatırlattın. Dilimize sahip çıkmamızı aşıladın. Ne mutlu bize.
Mekanın Cennet olsun. Verdiğin ilim gönlümüzde.
flora
Facebok hesabım: Floraninkitapligi
Twitter hesabım: FloraKitaplık
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder