Kitaplığımdan tavsiye ettiğim kitabım Amerika’da Kırk Yıl. Yazarımız Yılmaz Erolgaç Kadıköy’den Amerika ya yolculuğu ve Amerıkada yaşadığı kırk yıl
boyunca deneyimlerini kısa ve akıcı bir dille anlatmış. Tabi Amerikayı merak
edenler için Amerika da 40 yıl geçirmiş bir kişinin deneyimlerini muhakkak dinlemek
gerek diye düşünüyorum. Özellikle Newyork’u yazarın gözüyle ve tavsiyeleri ile
okumak hoş. Kitabı yedi sene önce okudum bu sene de Newyork a gitmek nasip oldu
aklımda Yılmaz Erolgaç in anlattıkları yer edinmişti. Gezi benim için bir başka
güzel ve keyifli geçti.
Yılmaz Erolgaç başarı hikayesi gerçekten gurur verici. Kendisi
yirmi beş yıl Wall Street’de dünyanın en büyük borsa bankeri firmalarını temsil
etmiş.Portföy yönetmiş. Türkiyede de
Vehbi Koç gibi önemli borsaya açılmak isteyen iş adamlarına danışmanlık yapmış
biri. Deneyimlerini tecrübelerini okumak benim gibi borsa severlerin ilgisini
çekecektir diye düşünüyorum.
Kitabın zenginliği sadece borsa ile ilgili olmaması. Kitap
yazarın deneyim tecrübelerini sade dille anlatırken. Amerika sosyolojik
yapısından, coğrafyasından, ekonomik deneyimlerine kadar bir çok konuda
bizi oldukça aydınlatıyor.
Kitaptan: “ Trading denilen, bugün alıp, yarın ufak bir kar
ile satış işinde, yatırımcı kar etmez. İki alışverişin küçük karlarının üçüncü
alıp götürür.”
“ABD nüfusu, dünyanın nüfusunun beşte biri bile değilken,
mafyanın pazarladığı uyuşturucu maddelerin yüzde ellisini Amerikalılar
kullanıyor. Politikacılar narkotik problemin kökeni olan ekonomik çarpıklıkları
gidermek, eğitime önem vermek, aile bağlarını kuvvetlendirmeye çalışmak yerine,
suçu yabancı ülkelere yüklemek için günah keçisi arıyor. Nixon döneminde tüm
kabahat afyon üreten Türkiye’nindi, şimdi Kolombia ve Meksika suçlu. 1995
yılında Amerikan Federal Hükümet uyuşturucu madde problemi ile savaşmak için on
üç milyar dolar harcadı. Mahkumları koyacak yer bulamayan eyaletler, on sekiz milyar
dolar harcayıp yeni cezaevleri inşa ettiler.”
“Dünyanın dört bir yanından gelen göçmenlerden, Afrika’dan
getirilen kölelerden oluşan bu potada, etnik geleneklere bakmak gerekmektedir.
Dünyanın insan hakları savunuculuğunu yapan ABD’nin üç asrı geçmeyen kısacık
tarihinde eşitlik hakları hiçbir zaman bütün vatandaşlara tanınmadı. Demokrasi
daima çoğunlukta olan beyazlara uygulandı."
"Amerika’nın İngiltere’ye karşı bağımsızlık deklarasyonunu
yazan, insan hakları şampiyonu Thomas Jefferson, çiftliğinde üç yüz köle
çalıştırıyordu. Başkan Andrew Jakson devrinde de gerçek demokrasi, yalnız Anglo
Sakson ırkından gelen vatandaşlar için söz konusuydu."
"Tarihçi Ether Green; aç, sefil, pislik içerisinde, hapishane
koğuşlarında yatan zencilerin durumunu, İkinci Dünya Savaş’ındaki Yahudi
kamplarına benzetir. Prangaya vurulan mahkumlar, madenlerde taş kırmakta, yol
yapmakta çalıştırıldılar.”
Kitapta Amerikan tarihinden de kısa ama öz bahsediliyor.
Açıkçası kitabı okurken Amerika ya yerleşmiş fakat tatile gelen eski bir dost
ile sohbet ediyor hissi doğdu içime.
Tavsiye
ediyorum sevgili kitap severler.
flora
Facebok hesabım: Floraninkitapligi
Twitter hesabım: FloraKitaplık
Twitter hesabım: FloraKitaplık
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder