22 Nisan 2015 Çarşamba

Amerika'da Kırk Yıl - Yılmaz Erolgaç





Kitaplığımdan tavsiye ettiğim kitabım Amerika’da Kırk Yıl. Yazarımız Yılmaz Erolgaç Kadıköy’den Amerika  ya yolculuğu ve Amerıkada yaşadığı kırk yıl boyunca deneyimlerini kısa ve akıcı bir dille anlatmış. Tabi Amerikayı merak edenler için Amerika da 40 yıl geçirmiş bir kişinin deneyimlerini muhakkak dinlemek gerek diye düşünüyorum. Özellikle Newyork’u yazarın gözüyle ve tavsiyeleri ile okumak hoş. Kitabı yedi sene önce okudum bu sene de Newyork a gitmek nasip oldu aklımda Yılmaz Erolgaç in anlattıkları yer edinmişti. Gezi benim için bir başka güzel ve keyifli geçti.

Yılmaz Erolgaç başarı hikayesi gerçekten gurur verici. Kendisi yirmi beş yıl Wall Street’de dünyanın en büyük borsa bankeri firmalarını temsil etmiş.Portföy yönetmiş.  Türkiyede de Vehbi Koç gibi önemli borsaya açılmak isteyen iş adamlarına danışmanlık yapmış biri. Deneyimlerini tecrübelerini okumak benim gibi borsa severlerin ilgisini çekecektir diye düşünüyorum.

Kitabın zenginliği sadece borsa ile ilgili olmaması. Kitap yazarın deneyim tecrübelerini sade dille anlatırken. Amerika sosyolojik yapısından, coğrafyasından, ekonomik deneyimlerine kadar bir çok konuda bizi oldukça aydınlatıyor.

Kitaptan: “ Trading denilen, bugün alıp, yarın ufak bir kar ile satış işinde, yatırımcı kar etmez. İki alışverişin küçük karlarının üçüncü alıp götürür.”

“ABD nüfusu, dünyanın nüfusunun beşte biri bile değilken, mafyanın pazarladığı uyuşturucu maddelerin yüzde ellisini Amerikalılar kullanıyor. Politikacılar narkotik problemin kökeni olan ekonomik çarpıklıkları gidermek, eğitime önem vermek, aile bağlarını kuvvetlendirmeye çalışmak yerine, suçu yabancı ülkelere yüklemek için günah keçisi arıyor. Nixon döneminde tüm kabahat afyon üreten Türkiye’nindi, şimdi Kolombia ve Meksika suçlu. 1995 yılında Amerikan Federal Hükümet uyuşturucu madde problemi ile savaşmak için on üç milyar dolar harcadı. Mahkumları koyacak yer bulamayan eyaletler, on sekiz milyar dolar harcayıp yeni cezaevleri inşa ettiler.”

“Dünyanın dört bir yanından gelen göçmenlerden, Afrika’dan getirilen kölelerden oluşan bu potada, etnik geleneklere bakmak gerekmektedir. Dünyanın insan hakları savunuculuğunu yapan ABD’nin üç asrı geçmeyen kısacık tarihinde eşitlik hakları hiçbir zaman bütün vatandaşlara tanınmadı. Demokrasi daima çoğunlukta olan beyazlara uygulandı."

"Amerika’nın İngiltere’ye karşı bağımsızlık deklarasyonunu yazan, insan hakları şampiyonu Thomas Jefferson, çiftliğinde üç yüz köle çalıştırıyordu. Başkan Andrew Jakson devrinde de gerçek demokrasi, yalnız Anglo Sakson ırkından gelen vatandaşlar için söz konusuydu."

"Tarihçi Ether Green; aç, sefil, pislik içerisinde, hapishane koğuşlarında yatan zencilerin durumunu, İkinci Dünya Savaş’ındaki Yahudi kamplarına benzetir. Prangaya vurulan mahkumlar, madenlerde taş kırmakta, yol yapmakta çalıştırıldılar.”

Kitapta Amerikan tarihinden de kısa ama öz bahsediliyor. Açıkçası kitabı okurken Amerika ya yerleşmiş fakat tatile gelen eski bir dost ile sohbet ediyor hissi doğdu içime. 

Tavsiye ediyorum sevgili kitap severler.
                                                                                                                                                         
                                                                                                                                  flora

Facebok hesabım: Floraninkitapligi
Twitter hesabım: FloraKitaplık

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder