Haliç’te Yaşayan Simonlar kitabını yorumlamadan önce açıkçası nasıl yorumlayacağımı çok düşündüm. Zorlanmadım desem yalan olur. 597 sayfalık ve her sayfasının dolu dolu yazıldığı bir kitaptan bahsedeceğim nasıl özetlerim yorumlarım şimdi de hem heyecan hem de endişe içindeyim. Kitabı tanıtmadan önce yazarımız Hanefi Avcı yı kısaca tanıtmak isterim. Polis okulundan mezun Hanefi Avcı Diyarbakır istihbarat şubesinde 8 yıl görev yaptıktan sonra 1992 de İstanbul İstihbarat Şube Müdürlüğüne göreve atanmış. 1996 İstanbul Daire Başkanlığı görevini yürütmüş. Susurluk olayları sonrası TBMM Araştırma Komisyonunda Terörle Mücadele adı altında güvenlik kuvvetleri içerisinde çeteler oluşturulduğunu ifade etmesi üzerine hakkında davalar açılmış. 10 gün hapis yatış. 2003 yılına kadar geri hizmetlerde çalıştıktan sonra. 2003 yılında Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığına atanmış. Burada yaptığı yolsuzluk operasyonları birilerinin hoşuma gitmeyince 2005 yılında Edirne İl Emniyet Müdürlüğüne getirilmiş. Tabi Hanefi Avcı burada da rahat durmamış.:) Edirne Kapıkule hudut kapısında yolsuzluğun üzerine gitmiş. Edirne Kapı Kule Hudut Kapısında polis ve gümrükçüleri ( ah bu ithalat yapan tüm işveren, vatandaş ne çekti bu gümrükçülerden umarım bir gün parayı amaç edinen gümrükçüler hepsi temizlenir) rüşvet alırken gizli kameraya kayıt ederek mahkum olmalarını sağlamış. Evet Tabi tahmin ettiğiniz gibi ödül verilmedi, yerine sürüldü:) Yine bundan rahatsız olunması sebebi ile Eskişehir il emniyet müdürlüğüne atanmış. Haksızlığı adaletsizliği, milletin hakkını yiyenleri gerekli mercilere sürekli bildirmiş fakat destek alamamış millet aşkıyla görev yapan memurumuz. Sonunda Tüm bu dolu dolu geçen hayatını yazmaya karar verir. Aslarına anlatamadıklarını halka anlatmalıdır. Kitap yayınlandıktan sonra yine rahatsız olan birileri (onun deyimi ile bu birileri paralel yapı) içeri alınır. Şuan özgürdür. İkinci kitabını da yayınladı.(Cemaatin İflası)
Hanefi Avcı kitapta emniyet ve benzeri kurumlarda ki
çalışmalarda eğitim, teknolojik alt yapı ve en önemlisi bilgi eksikliklerinin
nelere mal olduğunu somut örneklerle anlatmış. Bilgisizce yürütülen her plan,
eylem ve organizasyonun hem maddi, hem manevi ve en önemlisi milletimize çok
ciddi zamanlar kaybettirdiğini. Emniyetle birlikte tüm devlet organlarına
alınacak personellerin eğitim programlarının uzmanlıkla, tekrar gözden
geçirilmesi gerekliliğini somut örneklerle anlatıyor.
Kitapta çeşitli terör örgütlerinin nasıl oluştuğu ve
devlete, Türk Halkına nasıl zararlar verdiğini açıklarken, devletin de bu
yanlış yapılanmaları yanlış yöntemlerle ortadan kaldırmaya çalışmaları
sorunları nedenli kartopu gibi büyümesine sebep olduğunu örnek olaylarla
anlatmış.
İkinci bölümde ise Devlet bilgisizce, bilimsel araştırma
yapmadan kaba güce dayanarak kaos içinde düzen kurmaya çalıştığını, bu
kargaşadan istifade eden paralel yapının nasıl devlet organlarına kanser virüsü
misali hızla sızdığı ve hangi yöntemlerle kurumları yönlendirdiği, ele
geçirmeye çalıştığını şahit olduğu örneklerle ispatlarla anlatıyor.
Söylediğim gibi kitabın neredeyse her sayfası ayrı bilgi,
ayrı konu mümkün oldukça kitabını genel hatlarını anlayabileceğiniz bölümleri almaya
çalıştım. Umarım başarılı olmuşumdur.
Kitaptan 1.Bölüm;
“ Emniyet, MIT, Genelkurmay ve Jandarma teşkilatlarında
görevli istihbarat personelimiz maalesef örgüt mensuplarıyla konuşacak, onlarla
tartışacak, onları anlayacak ve algılayacak seviyede bu işi bilmiyor.
Bizlerin de daha terörle mücadele veya terör istihbaratı
görevine başlamadan, bu grupların ve militanların duygu ve düşünce dünyalarını
tanıyıp anlamamız açısından, örgüt mensuplarının yetiştirildiği gibi önce
Kapital, Diyalektik ve Tarihi, Materyalizm, Felsefenin temel ilkeleri gibi
Maksist-Leminist düşüncenin temel felsefenin oluşturan eserleri okumamız, daha
sonra tüm illegal örgütlerin dergi, broşür ve eğitim materyalleri üzerinde
kapsamlı bir eğitime tabi tutulmamız gerekirdi. Fakat bu görevlerde olup da bu
temel eserleri bütünüyle okuyan kendim de dahil olmak üzere göremedim.
Gerçeği görmek kabul etmek; hayatı, başarı ve başarısızlığı,
akıl, ilim ve bilim ölçeğinde değerlendirmek herkes veya her ulus için kolay
olmamaktadır. Bunu yapabilen uluslar hatalarını kabul edip, yaşanan yanlışlıklardan
ders alarak, öz eleştiri yaparak, karşılaştıkları sorunları çözmekte başarılı
olmaktadırlar. Fakat gerçekleri kabul etmeyen, olaylara akıl, ilim ve bilim
çerçevesinden değil de kendi penceresinden bakan, öz eleştiri yapamayan her
zaman kendi doğru ve haklı gören bizim gibi uluslar ise her zaman hüsrana
uğramaya mahkûm olmaktadırlar.
Terörde bunca bedel ödemiş en büyük şehrinde, terörle
mücadele vazgeçilmez bir öneme sahip istihbarat biriminin hali; göreve
başladığım 1992 yılı başında buydu: Ne elektrik cihazı, ne sistemi ne de
bilgisayarı vardı. İstihbarat adına hiçbir şeyi yoktu. Ülkenin en önemli
problemleri günlük tabirle Allah’a emanetti. Plan, program, hesaplama, akıl,
ilim ve bilim adına yapılan hiçbir şey yoktu. İçinde olmasam bu kadar
sahipsizliğe, hesapsızlığa inanmam zordu.
Avrupa’da yaşayan birkaç milyon Türk olmasına rağmen
onlardan hiçbir şekilde faydalanamıyoruz. Bu insanlarımızdan bazıları her yıl
ülkemize geldiğinde muhtelif Emniyet birimlerine müracaat edip bulunduğu Avrupa
ülkesinde (örneğin; Almanya, Hollanda vb) faaliyet gösteren bölücü örgüt ve
mensupları bulunduğunu söyleyerek, bunlar hakkında kime nasıl bilgi
verebileceklerini soruyorlar. Bu türden yüzlerce başvuru olmasına rağmen biz bu
insanlardan sürekli ve sistematik olarak bilgi sağlayacak bir sistem
oluşturamadık. İhbarları gönderecekleri bir e-posta adresi yaratıp, onlara
veremedik. Ne emniyet böyle bir şey kurabildi(zaten görevi de değil) ne de
bilgi vermek isteyen insanları götürdüğümüz Milli İstihbarat, Jandarma ve
Genelkurmay. Hâlbuki böyle bir sistem kurmak zor değildi. Avrupa’da yaşan dört
milyondan fazla Türk’ten gönüllü olarak yardımcı olmak isteyip bize müracaat
edenleri organize edemedik. Bedava, hazır, güvenilir ve legal binlerce haber
kaynağını hiçbir zaman kullanamadık, kullanmanın yol ve yöntemini bulamadık.
Bir tek bu olay bile Türk istihbaratının ne durumda olduğu konusunda fikir
vermektedir. Böyle bir sistem hala kuramadık.”
“Elbette dış güçlerin bir ülke üzerinde oynanan oyunlarda
çok önemli etkileri vardır, ama onlar asla o ülke içerisinde bir terör grubu
yaratma ve terör olayları organize etme kudretinde değillerdir. Yalnızca orada
var olan güçleri, örgütleri ya da çatışmaları kullanabilirler. Bu günde çok net
görüyoruz ki Irak’ta bulunan, İran’dan kaçmış rejim muhaliflerini Amerika
destekliyor, onlara pek çok imkân sunuyor, dünya üzerinde bütün seyahat ve
hareketlerinde destek olmak istiyor ama o kadar. Buna rağmen, halkın
mücahitlerini yaratmıyor veya onlara benzer bir grup İran’da ortaya çıkaramıyor
ve yer bulamıyor.”
“Susurluk Türkiye’nin terörler mücadele, rejim ve sistem
muhaliflerini susturmak için kullandığı hukuk dışı, kanun dışı yöntemlerin
genel adıdır.”
“Bizim görevimiz vatandaşa hizmet diyorduk; oysa bu vatan
millet, Sakarya edebiyatıydı. Yani yaşananları kendi şahsi çıkarlarımızla
sınırlıyor, gerektiğinde görevi engellemekten kaçınmıyorduk.”
“Üniversiteler ve enstitülerde hemen her konuda araştırma
yapılırken, bu kurumlarda görevli akademisyenler hemen her konuda raporlar,
makaleler hazırlarken ülkenin en hayati meselesi üzerine araştırma yapmayı, bu
konu üzerinde düşünmeyi gündemlerine dahi almamışlardır. Terör ve terörle
mücadele bir sorun olarak görülmemiş veya görmezlikten gelinerek yok
sayılmıştır. Sorunun ortaya çıktığı günden itibaren, bu kurumlar hiçbir bilimsel
araştırma yapılmamış, sorun akademik ölçütlerde ele alınıp analizi yapılmamış
ve konu hakkında bir fikir üretilmemiş.”
“Bu toplumda birçok kişi diğerlerinin hakkını gasp
edebiliyor, onlara keyfi muamele yapabiliyor. Yüksek düzeydeki yöneticiler
keyiflerine göre atama yapabiliyor; istediği kişiye istediği görevi ya da
ruhsatı verip, devlet imkânlarını istediği şekilde tahsis edebiliyor.
Efendilerimiz kendilerine yakın duranlara nimet dağıtıyor, uzak duran yağcılık
yapamayanlara mümkün olan en azını veriyor veya görevinde uzaklaştırıyor.
Herkes kendi çıkarını gözetme, fayda sağlama peşinde. Kendisine yapılmadığı
müddetçe sistemdeki haksızlık ve hukuksuzluklara ses çıkarmıyor, ama
hukuksuzluk kendisine yönelirse o noktada itiraz etmeye başlıyor. Zira bu
sistemin bizatihi yanlış olduğunu düşünmüyor. Günümüzde sahip oldukları
yetkilerle ve keyfi uygulamaları ile kamu gücünü kullanmaların modern zamanın
efendilerini, onlara tabi olanların ise köleleri temsil ettiğinden hiç şüphe var
mı?
Kitaptan Bölüm 2 (Paralel):
“Eğer bu insanlar sadece yardımlaşma, dayanışma, birbirleri
ile aile ve arkadaşlık ilişkisi kurma gibi faaliyetler içinde olsalardı elbette
buna itiraz edilmezdi ama şimdi görüldüğü kadarı ile devleti idari eden
bakanlık ve genel müdürlüklere, hatta hükümete alternatif bir yapı kurularak tüm
kurumlar yönetilmektedir. Her şey olmasa da hayati konular, önemli tayin ve atamalar,
önemli operasyon bu yapı tarafından planlanıp uygulanmaktadır. Operasyonlar bu
yapı karar verip devletin sistemlerini kendi amaçları doğrultusunda çalıştırmakta,
aynı anda kendi taraftarları ve kendilerinin denetiminde olan basın yayın
organları ve internet siteleri vasıtasıyla linç kampanyaları yapılmakta, doğru
yanlış her türlü bilgi çarpıtılarak servis edilmekte, kamuoyu yanlı ve yanlış
bilgilerle yanlış kanaat sahibi olmaktadır.”
Kitabı okurken yine Bir Ekonomik Tetikçi ’de hissettiğim
ürperti geldi bedenime. Okuduklarım korkunçtu. Hanefi Avcı da John Perkins gibi
itiraf ediyor, halkı uyandırmak için bizi sarsıyordu. Fakat aralarında bir fark
vardı. John Perkin suçunu itiraf ediyor günah çıkarıyordu. Hanefi Avcı ise haksızlığa ve suça şahitlik
edemediği için artık haykırıyordu. Umarım Hanefi Avcı’nın bu kitabı diğer
vazifelerinde olan veya emekli olan tüm devlet görevlilerine ilham ve cesaret
verir. Daha temiz bir gelecek için Şeffafça anılarını ve tespitlerini yazarlar
halkla yani bizlerle paylaşırlar. Hanefi Avcı’ya cesaretinden ve sağduyunsan
ötürü teşekkür ederim.
Kesinlikle zaman kaybetmeden okunmalı. Tavsiye ederim
sevgili kitap severler.
Flora
Flora
Facebok hesabım: Floraninkitapligi
Twitter hesabım: Florahaz
Twitter hesabım: Florahaz
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder