4 Mayıs 2015 Pazartesi

Haliçte Yaşayan Simonlar - Hanefi Avcı



Haliç’te Yaşayan Simonlar kitabını yorumlamadan önce açıkçası nasıl yorumlayacağımı çok düşündüm. Zorlanmadım desem yalan olur. 597 sayfalık ve her sayfasının dolu dolu yazıldığı bir kitaptan bahsedeceğim nasıl özetlerim yorumlarım şimdi de hem heyecan hem de endişe içindeyim. Kitabı tanıtmadan önce yazarımız Hanefi Avcı yı kısaca tanıtmak isterim. Polis okulundan mezun Hanefi Avcı Diyarbakır istihbarat şubesinde 8 yıl görev yaptıktan sonra 1992 de İstanbul İstihbarat Şube Müdürlüğüne göreve atanmış. 1996 İstanbul Daire Başkanlığı görevini yürütmüş. Susurluk olayları sonrası TBMM Araştırma Komisyonunda Terörle Mücadele adı altında güvenlik kuvvetleri içerisinde çeteler oluşturulduğunu ifade etmesi üzerine hakkında davalar açılmış. 10 gün hapis yatış. 2003 yılına kadar geri hizmetlerde çalıştıktan sonra. 2003 yılında Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığına atanmış. Burada yaptığı yolsuzluk operasyonları birilerinin hoşuma gitmeyince 2005 yılında Edirne İl Emniyet Müdürlüğüne getirilmiş. Tabi Hanefi Avcı burada da rahat durmamış.:) Edirne Kapıkule hudut kapısında yolsuzluğun üzerine gitmiş. Edirne Kapı Kule Hudut Kapısında polis ve gümrükçüleri ( ah bu ithalat yapan tüm işveren, vatandaş ne çekti bu gümrükçülerden umarım bir gün parayı amaç edinen gümrükçüler hepsi temizlenir) rüşvet alırken gizli kameraya kayıt ederek mahkum olmalarını sağlamış. Evet Tabi tahmin ettiğiniz gibi ödül verilmedi, yerine sürüldü:)  Yine bundan rahatsız olunması sebebi ile Eskişehir il emniyet müdürlüğüne atanmış. Haksızlığı adaletsizliği, milletin hakkını yiyenleri gerekli mercilere sürekli bildirmiş fakat destek alamamış millet aşkıyla görev yapan memurumuz. Sonunda Tüm bu dolu dolu geçen hayatını yazmaya karar verir. Aslarına anlatamadıklarını halka anlatmalıdır. Kitap yayınlandıktan sonra yine rahatsız olan birileri (onun deyimi ile bu birileri paralel yapı) içeri alınır. Şuan özgürdür. İkinci kitabını da yayınladı.(Cemaatin İflası)


Hanefi Avcı kitapta emniyet ve benzeri kurumlarda ki çalışmalarda eğitim, teknolojik alt yapı ve en önemlisi bilgi eksikliklerinin nelere mal olduğunu somut örneklerle anlatmış. Bilgisizce yürütülen her plan, eylem ve organizasyonun hem maddi, hem manevi ve en önemlisi milletimize çok ciddi zamanlar kaybettirdiğini. Emniyetle birlikte tüm devlet organlarına alınacak personellerin eğitim programlarının uzmanlıkla, tekrar gözden geçirilmesi gerekliliğini somut örneklerle anlatıyor.
Kitapta çeşitli terör örgütlerinin nasıl oluştuğu ve devlete, Türk Halkına nasıl zararlar verdiğini açıklarken, devletin de bu yanlış yapılanmaları yanlış yöntemlerle ortadan kaldırmaya çalışmaları sorunları nedenli kartopu gibi büyümesine sebep olduğunu örnek olaylarla anlatmış.
İkinci bölümde ise Devlet bilgisizce, bilimsel araştırma yapmadan kaba güce dayanarak kaos içinde düzen kurmaya çalıştığını, bu kargaşadan istifade eden paralel yapının nasıl devlet organlarına kanser virüsü misali hızla sızdığı ve hangi yöntemlerle kurumları yönlendirdiği, ele geçirmeye çalıştığını şahit olduğu örneklerle ispatlarla anlatıyor.
Söylediğim gibi kitabın neredeyse her sayfası ayrı bilgi, ayrı konu mümkün oldukça kitabını genel hatlarını anlayabileceğiniz bölümleri almaya çalıştım. Umarım başarılı olmuşumdur.


Kitaptan 1.Bölüm; 

“ Emniyet, MIT, Genelkurmay ve Jandarma teşkilatlarında görevli istihbarat personelimiz maalesef örgüt mensuplarıyla konuşacak, onlarla tartışacak, onları anlayacak ve algılayacak seviyede bu işi bilmiyor.

Bizlerin de daha terörle mücadele veya terör istihbaratı görevine başlamadan, bu grupların ve militanların duygu ve düşünce dünyalarını tanıyıp anlamamız açısından, örgüt mensuplarının yetiştirildiği gibi önce Kapital, Diyalektik ve Tarihi, Materyalizm, Felsefenin temel ilkeleri gibi Maksist-Leminist düşüncenin temel felsefenin oluşturan eserleri okumamız, daha sonra tüm illegal örgütlerin dergi, broşür ve eğitim materyalleri üzerinde kapsamlı bir eğitime tabi tutulmamız gerekirdi. Fakat bu görevlerde olup da bu temel eserleri bütünüyle okuyan kendim de dahil olmak üzere göremedim.

Gerçeği görmek kabul etmek; hayatı, başarı ve başarısızlığı, akıl, ilim ve bilim ölçeğinde değerlendirmek herkes veya her ulus için kolay olmamaktadır. Bunu yapabilen uluslar hatalarını kabul edip, yaşanan yanlışlıklardan ders alarak, öz eleştiri yaparak, karşılaştıkları sorunları çözmekte başarılı olmaktadırlar. Fakat gerçekleri kabul etmeyen, olaylara akıl, ilim ve bilim çerçevesinden değil de kendi penceresinden bakan, öz eleştiri yapamayan her zaman kendi doğru ve haklı gören bizim gibi uluslar ise her zaman hüsrana uğramaya mahkûm olmaktadırlar.

Terörde bunca bedel ödemiş en büyük şehrinde, terörle mücadele vazgeçilmez bir öneme sahip istihbarat biriminin hali; göreve başladığım 1992 yılı başında buydu: Ne elektrik cihazı, ne sistemi ne de bilgisayarı vardı. İstihbarat adına hiçbir şeyi yoktu. Ülkenin en önemli problemleri günlük tabirle Allah’a emanetti. Plan, program, hesaplama, akıl, ilim ve bilim adına yapılan hiçbir şey yoktu. İçinde olmasam bu kadar sahipsizliğe, hesapsızlığa inanmam zordu.

Avrupa’da yaşayan birkaç milyon Türk olmasına rağmen onlardan hiçbir şekilde faydalanamıyoruz. Bu insanlarımızdan bazıları her yıl ülkemize geldiğinde muhtelif Emniyet birimlerine müracaat edip bulunduğu Avrupa ülkesinde (örneğin; Almanya, Hollanda vb) faaliyet gösteren bölücü örgüt ve mensupları bulunduğunu söyleyerek, bunlar hakkında kime nasıl bilgi verebileceklerini soruyorlar. Bu türden yüzlerce başvuru olmasına rağmen biz bu insanlardan sürekli ve sistematik olarak bilgi sağlayacak bir sistem oluşturamadık. İhbarları gönderecekleri bir e-posta adresi yaratıp, onlara veremedik. Ne emniyet böyle bir şey kurabildi(zaten görevi de değil) ne de bilgi vermek isteyen insanları götürdüğümüz Milli İstihbarat, Jandarma ve Genelkurmay. Hâlbuki böyle bir sistem kurmak zor değildi. Avrupa’da yaşan dört milyondan fazla Türk’ten gönüllü olarak yardımcı olmak isteyip bize müracaat edenleri organize edemedik. Bedava, hazır, güvenilir ve legal binlerce haber kaynağını hiçbir zaman kullanamadık, kullanmanın yol ve yöntemini bulamadık. Bir tek bu olay bile Türk istihbaratının ne durumda olduğu konusunda fikir vermektedir. Böyle bir sistem hala kuramadık.”

“Elbette dış güçlerin bir ülke üzerinde oynanan oyunlarda çok önemli etkileri vardır, ama onlar asla o ülke içerisinde bir terör grubu yaratma ve terör olayları organize etme kudretinde değillerdir. Yalnızca orada var olan güçleri, örgütleri ya da çatışmaları kullanabilirler. Bu günde çok net görüyoruz ki Irak’ta bulunan, İran’dan kaçmış rejim muhaliflerini Amerika destekliyor, onlara pek çok imkân sunuyor, dünya üzerinde bütün seyahat ve hareketlerinde destek olmak istiyor ama o kadar. Buna rağmen, halkın mücahitlerini yaratmıyor veya onlara benzer bir grup İran’da ortaya çıkaramıyor ve yer bulamıyor.”

“Susurluk Türkiye’nin terörler mücadele, rejim ve sistem muhaliflerini susturmak için kullandığı hukuk dışı, kanun dışı yöntemlerin genel adıdır.”

“Bizim görevimiz vatandaşa hizmet diyorduk; oysa bu vatan millet, Sakarya edebiyatıydı. Yani yaşananları kendi şahsi çıkarlarımızla sınırlıyor, gerektiğinde görevi engellemekten kaçınmıyorduk.”
“Üniversiteler ve enstitülerde hemen her konuda araştırma yapılırken, bu kurumlarda görevli akademisyenler hemen her konuda raporlar, makaleler hazırlarken ülkenin en hayati meselesi üzerine araştırma yapmayı, bu konu üzerinde düşünmeyi gündemlerine dahi almamışlardır. Terör ve terörle mücadele bir sorun olarak görülmemiş veya görmezlikten gelinerek yok sayılmıştır. Sorunun ortaya çıktığı günden itibaren, bu kurumlar hiçbir bilimsel araştırma yapılmamış, sorun akademik ölçütlerde ele alınıp analizi yapılmamış ve konu hakkında bir fikir üretilmemiş.”

“Bu toplumda birçok kişi diğerlerinin hakkını gasp edebiliyor, onlara keyfi muamele yapabiliyor. Yüksek düzeydeki yöneticiler keyiflerine göre atama yapabiliyor; istediği kişiye istediği görevi ya da ruhsatı verip, devlet imkânlarını istediği şekilde tahsis edebiliyor. Efendilerimiz kendilerine yakın duranlara nimet dağıtıyor, uzak duran yağcılık yapamayanlara mümkün olan en azını veriyor veya görevinde uzaklaştırıyor. Herkes kendi çıkarını gözetme, fayda sağlama peşinde. Kendisine yapılmadığı müddetçe sistemdeki haksızlık ve hukuksuzluklara ses çıkarmıyor, ama hukuksuzluk kendisine yönelirse o noktada itiraz etmeye başlıyor. Zira bu sistemin bizatihi yanlış olduğunu düşünmüyor. Günümüzde sahip oldukları yetkilerle ve keyfi uygulamaları ile kamu gücünü kullanmaların modern zamanın efendilerini, onlara tabi olanların ise köleleri temsil ettiğinden hiç şüphe var mı?


Kitaptan Bölüm 2 (Paralel):

“Eğer bu insanlar sadece yardımlaşma, dayanışma, birbirleri ile aile ve arkadaşlık ilişkisi kurma gibi faaliyetler içinde olsalardı elbette buna itiraz edilmezdi ama şimdi görüldüğü kadarı ile devleti idari eden bakanlık ve genel müdürlüklere, hatta hükümete alternatif bir yapı kurularak tüm kurumlar yönetilmektedir. Her şey olmasa da hayati konular, önemli tayin ve atamalar, önemli operasyon bu yapı tarafından planlanıp uygulanmaktadır. Operasyonlar bu yapı karar verip devletin sistemlerini kendi amaçları doğrultusunda çalıştırmakta, aynı anda kendi taraftarları ve kendilerinin denetiminde olan basın yayın organları ve internet siteleri vasıtasıyla linç kampanyaları yapılmakta, doğru yanlış her türlü bilgi çarpıtılarak servis edilmekte, kamuoyu yanlı ve yanlış bilgilerle yanlış kanaat sahibi olmaktadır.”


Kitabı okurken yine Bir Ekonomik Tetikçi ’de hissettiğim ürperti geldi bedenime. Okuduklarım korkunçtu. Hanefi Avcı da John Perkins gibi itiraf ediyor, halkı uyandırmak için bizi sarsıyordu. Fakat aralarında bir fark vardı. John Perkin suçunu itiraf ediyor günah çıkarıyordu. Hanefi  Avcı ise haksızlığa ve suça şahitlik edemediği için artık haykırıyordu. Umarım Hanefi Avcı’nın bu kitabı diğer vazifelerinde olan veya emekli olan tüm devlet görevlilerine ilham ve cesaret verir. Daha temiz bir gelecek için Şeffafça anılarını ve tespitlerini yazarlar halkla yani bizlerle paylaşırlar. Hanefi Avcı’ya cesaretinden ve sağduyunsan ötürü teşekkür ederim.

Kesinlikle zaman kaybetmeden okunmalı. Tavsiye ederim sevgili kitap severler.



                                                                                                                            Flora
Facebok hesabım: Floraninkitapligi
Twitter hesabım: Florahaz

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder