28 Mayıs 2015 Perşembe

Benim İçin Devlet Demek...- Flora Hazret



İnsanın yurduyla arasında çok güçlü kader bağı vardır. Yurt severlik aynı coğrafyada farklı milletleri kucaklamaktır. Milliyetçi enerji, milliyetçi enerji ile çatışma eğilimindedir. Sorgulayıcı akıl içermeyen, salt duygulara dayalı milliyetçilik modeli fanatizme en yakın en riskli vatan sevgisidir. Aynı şekilde inançta da bu böyledir. Modern zamanlarda cihat etmenin yolu, dini kitlelere sevdirmekten geçiyor. Gelişkin ve sorgulayıcı zekâya sahip olmayan bir kişiyi vatan ve inancı uğruna her şeyi yaptırabilirsiniz. İşte bu sebepten tarihte hainlerin en çok kullanmayı sevdiği iki konu budur. Yurtseverlik ise buluşma ve ortak hareket etmeye yakındır. Kimlik bilinci ile milliyetçilik arasında çok ince perde vardır. Kimlik bilinci kişinin sosyal kaderiyle barış içinde olmasıdır, güzel bir farkındalıktır. Milliyetçilikten milletçiliğe mutlak geçiş, devleti ümmetçi akımlardan koruyacaktır.

İdeoloji devletten ulus devlet olmaz. Devlet kavganın parçası olan değil, kavgayı yaratan nedenleri ortadan kaldırandır. Devlet olmak bambaşka bir şeydir. Düşmanlık duygusu karşında sana düşman insanlar yaratır. Sevgi hemen karşılık bulmasa bile karşı tarafta elbette sonunda sevgi uyandıracaktır.
Dünya ve ülke meselelerine düşmanlık penceresinden baktığın sürece, çatışma ortamı üstelik senin katkını da alarak yoluna devam edecektir.

Korku düzleminde varlığını sürdürmüş topluluklar barış dönemlerinden çok hoşlanmaz. (Çin, Kuzey Kore vb) Barış dönemleri ordular için riskli dönemlerdir. Savaşçı kişilikler demokrasiden yoksun yönetimler halk üzerinde etkinliğini kaybetmemek için sürekli düşman figürü yaratmadan yaşayamazlar. Onların karşılarında birileri olmalıdır. Tabi yarattıkları düşmana karşı da halkı koruyacak kendi olacaktır. Bu şekilde topluma daha kolay hükmedeceklerdir.
Fakat hükümet topluma değil, devlet kurumlarına hükmedendir. Gerçek demokrasilerde toplumlar hükümetlere hükmeder.

Nasıl bir devlet arzu edersiniz?  Şahsen ben ideolojiler üstü bir devlet arzu ederim. Günümüz siyasilerini dinlerken hala inandıkları ideolojileri nasıl savunduklarını nasıl tutunduklarını görüyorum.  Veya şu meşhur kelime “Davalarına”…   Fakat kişisel fikrim şunu görmeleri gerek artık yeni bir çağdayız. Her şey değişiyor. Siyasette değişiyor elbet. Yeni çağın siyaseti ideolojiler üstü devlet doğrudan doğruya milletini seven ve kucaklayan devlet olmalıdır.  Yeni Nesil’e bu kavramda hitap ederseniz, kucaklayabilirsiniz. Çünkü devletlerin ideolojilerinden arındırılması ve doğrudan doğruya millet sevmeleri ile toplumun tüm katmalarını kucaklarsınız. Devlet koruyucu ve güvenilir zemini ancak bu şekilde hazırlayabilir.

Son sözüm : “Bizim için devlet malının yetim malından farkı yoktur.” Gönülden diyebilen ve uygulayan siyasetçilerimizin olduğu bir ülke istiyorum.   Flora Hazret
                                 




Facebok    : Floraninkitapligi
Twitter       : Florahaz
Instagram : Floraaura5
                                 

26 Mayıs 2015 Salı

Adam Olmak - Rudyard Kipling


Çevrendeki herkes itidalini kaybetmiş seni suçlarken
Sen başını dik tutabilir,
Herkes senden şüphe ederken sen kendine güvenebilir, ama
Onların bu güvensizliklerine de hak verebilirsen;
Beklemesini bilip beklemekten yorulmaz,
Sana yalanlar söylendiği halde yalanla iş görmez,
Senden nefret edildiği halde nefrete kapılmaz
Hep çok iyi görünmez ve çok bilgece konuşmazsan;
Düşler görüp, düşlerinin esiri olmaz,
Düşünüp, düşüncelerini ihtiras edinmez,
Zafer ve çöküşle karşılaşıp
Bu iki aldatıcı kavrama da aynı şekilde davranabilirsen;
Söylediğin gerçeklerin sahtekârlar tarafından saptırılıp,
Aptalları tuzağa düşürmek için kullanıldıklarını duymaya dayanabilir,
Ya da hayatını vermiş olduğun her şeyin yıkıldığını görüp sonra
Kırık dökük aletlerle yeniden inşa edebilirsen;
Bütün kazancını, tek seferlik bir yazı tura oyununda riske edip
Her şeyini kaybettikten sonra yeniden başlayabilir
Ve kaybın hakkında tek bir söz bile söylemeyebilirsen;
Çoktan yitip gitmiş olan kalbini, sinirlerini ve kaslarını
Sana hâlâ hizmet etmeleri için zorlayabilir,
İçinde "Dayan!" diyen azminden başka hiçbir şey kalmadığı zaman bile
Ayaklarının üzerinde durabilirsen;
Kalabalıklarla konuşup erdemlerini,
Krallarla yürüyüp, alçakgönüllülüğünü koruyabilirsen;
Düşmanlarına da,
Seven dostlarına da darılmayıp,
Sana gösterilen ya da gösterilmeyen saygıyı,
Aynı olgunlukla karşılayabilir,
Taviz vermeyen her bir dakikayı,
Akmış saniyelik bir mesafe koşusu ile doldurabilirsen;
Dünya ve üzerindeki her şey senindir,
Dahası, "Adam" olursun oğlum!

22 Mayıs 2015 Cuma

Ustaca Sevmek - Don Miguel Ruiz




Bugün Bilginin Sesinden Tanıdığımız Don Miguel  Ruiz’in bir başka kitabı Ustaca Sevmeyi Tavsiye ediyorum. Bilginin Sesi yorumumu okuduysanız, Miguel’in düşünceleri ve yaklaşımından oldukça etkilendiğimi fark etmişsinizdir. Dolayısıyla Türkçeye çevrilmiş tüm kitaplarını okudum. Uzun zamandır Parapsikoloji ve kişisel gelişime ilgi duyan biri olarak, artık yüzeysel bilgi beni etkilemiyordu. Miguel’in yaklaşımları ise beni derinden etkiledi. Ustaca Sevmek kitabını okurken meğer ben sevdiğimi zannediyormuşum fakat sevmeyi bilmiyormuşum. Kitapta, sevmeyi öyle güzel anlatmış tarif etmiş ki okurken nasıl koşullu sevdiğimizi fark ediyoruz. İlişkilerimiz; ebeveyn çocuk ilişkisi, sevgili, dost vb kaybetme korkusuyla onları nasıl yönlendirmeye çalıştığımızı, sevdiklerimizi egomuz uğruna nasıl özgürlüklerini kısıtladığımızı gözler önüne seriyor. Korkuyla sevgi yan yana gelemezdi. Elbette bu da sevgi değildi.  Acımak sevgi değildir, üstünlüğü kabulüdür. Hoşgörü sevgi değildir, istemediğine katlanmaktır. Bağımlılık sevgi değildir, gereksinimin karşılanmasıdır. Sevgi değer vermesini bilmektir. Sevgi yaşama hakkını kabul etmektir. Sevgi var olmaktan kıvanç duymaktır. Sevgi eşitliğin duyumsanmasıdır…

Kitaptan Seçmeler;

“Mutluluğunuzu alıp başka birisinin ellerine bırakacak olursanız er geç kıracaktır. Mutluluğunuzu başka birisine verirseniz alıp götürebilir. Çünkü mutluluk yalnızca sizin içinizden gelebilir ve sevginizin sonucudur. Mutluluğunuzdan siz sorumlusunuz. Başka birisini hiçbir zaman kendi mutluluğumuzdan sorumlu kılamayız. Ama evlenirken ilk yaptığımız yüzükleri birbirimizin parmağına takmaktır. Onun sizi, sizin onu mutlu kılacağınız beklentisiyle yıldızlarımızı birbirimizin eline veririz. Birisini ne kadar çok severseniz sevin onun olmasını istediği kişi olmayacaksınız. Bu, daha başlangıçta çoğumuzun düştüğü bir yanlış Mutluluğumuzu eşimize dayandırıyoruz ilişki de bu şekilde tıkanıp kalıyor. Tutamayacağımız sözler veriyor, kendimizi başarısızlığa mahkûm ediyoruz.”

“Belki “ Ya doğru insanla birlikte değilsem ne olacak?” diye düşünüyorsunuz. Bu çok önemli bir soru. Doğru insan seçmeniz elbette gerekli. Peki, doğru kadın veya erkek kimdir? Sizinle aynı yöne gitmek isteyen, duygusal, bedensel, parasal ve ruhsal açılardan görüş ve değerlerinizle uyum içinde olan kişidir doğru insan. Benim size söyleyebileceğim, size uygun kadının olduğu gibi sevdiğiniz, değiştirmeye hiç gerek duymayacağınız kadın olduğudur. Bu kadın sizin için doğru seçimdir. Sizin varlığınızın da onun için doğru seçim olacağı doğru kadını bulmuşsanız talihlisinizdir. Sizi olduğu gibi seviyor, değiştirmek istemiyorsa onun için doğru erkeksiniz demektir.””

“Yaşamımızın bir dönemi geliyor, sevginin adil olmadığına inandığımız için sevmekten korkmaya başlıyoruz. Sevgi can yakıyor. Başka birisine iyi davranmaya, başkalarınca kabul edilmeye çalışıyoruz, başarısızlığa uğruyoruz. İki üç sevgilimiz, birkaç da kırık kalp oluyor hanemizde. Yeniden sevmeyi fazlasıyla tehlikeli buluyoruz. Kendimize yönelik öylesine çok yargımız var ki öz sevgiden yoksun kalıyoruz. Ama kendimize karşı sevgiden yoksunken sevgiyi başka birisiyle paylaştığımızı nasıl söyleyebiliriz?  Öylesine benciliz ki yaşamımızı paylaştığımız insanın da bizim kadar muhtaç olmasını istiyoruz. Varlığımıza anlam katmak, yaşamamızın bir nedeni olduğunu duyumsamak için “bana gereksinen birisini” istiyoruz.  Aradığımızın sevgi olduğunu sanıyoruz. Oysa peşinde olduğumuz  “bana gereksinen”  çekip çevirebileceğimiz biri.”   


Kitabı okuduktan sonra tekrar sevmeyi öğreniyorsun. İnsanın bakış açılarını değiştiren, karanlık hayatına ışık tutan yol gösteren kitapları oldum olası sevmişimdir. Sanırım Ustaca Sevmek kitabı da bir tılsım kitap.

Ben sevdim hem de çok tavsiye ederim sevgili kitap severler.


                                                                                                              Flora



Facebok    : Floraninkitapligi
Twitter       : Florahaz
Instagram : Floraaura5

19 Mayıs 2015 Salı

19 Mayıs Atatürk'ü Anma Gençlik Ve Spor Bayramımız Kutlu Olsun!

Böyle büyük bir düşünüre ve lidere sahip olmuş olmak ne büyük bir onur. Ne büyük bir şans. Muazzam bir düşünür. İnsan bazen içinde bulunduğu kimi değerlerin farkına varamaz. Dışarıdan bakıldığında değerler daha doğru ve net görünür ve fark edilir. Pırlantalar daha fazla parlar. İşte bir Uygur Türkü olarak bana Atatürk Bambaşka gözüküyor. Bir milletin simgesi, bir ışık, derin bir felsefeci, fikir üstadı ve bir lider. Keşke tarih bize Atatürk gibi bir lider hediye etseydi de çinlilerin zulmünde kalmasaydı milletim. Bu sebeple belki de bir çoğunuzdan daha iyi anlıyorumdur Atatürk'ün değerini. Özgürlüğünü kaybetmiş bir milletten gelen kardeşiniz olarak. Bu sebeple onu daha fazla anlamaya çalışıyorumdur. Benim bakış açımla bir düşünün... Ve de kıymetini bilin.
Bugün onu anlamaya çalışalım. Bu idolleştirmeyle olmaz. Daha iyi bir gelecek için OKU , düşüncelerini öğren, fikirlerini anlamaya çalış. Atatürk'ü Anıyoruz.     Flora Hazret 

                                                                                                                               

13 Mayıs 2015 Çarşamba

Her Şeyin Başı Blog - Salih Seçkin Sevinç


Her Şeyin Başı Blog kitabını esasen yorumlamak için okumadım. Yorumlamaya karar vereceğimi de tahmin etmezdim. Fakat kitap beni farklı bir motivasyona götürdü. Kitabı almakta ki gayem daha iyi blog nasıl yazabilirim, basit teknik bilgileri öğrenmek vb kısacası üç haftalık bir aceme olarak bir şeyler öğrenmekti. Tesadüf ki okurken öyle keyif aldım ki paylaşma gereği duydum. Kitabı okurken aklıma şu geldi: Facebook da bir gün paylaşımları seyrederken bir video gördüm ilgimi çekti tıkladım ve vidoe beni o kadar etkiledi ve ruhumun derinlerine işledi ki o an birden her şey değişmişti. Dünya sanki dönmeyi bırakmıştı. Gözlerimi kapattım ve cesaretimi topladım tutkum olanın peşinden gitmeye karar verdim. Hangi video mu? :) tabi ki paylaşacağım. Sihirli video yuyu sizde seyretmelisiniz.


Bir daha düşünelim. Eğer para diye bir şey olmasıydı ne yapardın? Hayatını nasıl geçirmekten zevk alırdın? Aslında bu, eğitim sistemimizin sonuçlarını görmek adına şaşırtıcı bir durum. Pek çok öğrenci diyor ki “Biz aslında ressam, şair, yazar olmak isterdik ancak herkes biliyor ki bu şekilde para kazanılmaz.” 

Başkası gelip: “ Biz dışarıda açık havada bir hayatımız olsun ve atlara binelim isterdik” diyor. Para kazanmak dünyanın en önemli şeyi derseniz hayatınızın tamamını boşa harcarsınız. Hayatınızı devam ettirmek için sevmediğiniz şeyler yapıyor olacaksınız. Ve bu şekilde sürüp gidecek. Aptalca!
İstediğinizi yapabildiğiniz kısa bir hayatımızın olması zavallı bir şekilde geçirilmiş uzun bir hayattan iyidir. Bununla birlikte, eğer yaptığınız her şeyi gerçekten seviyorsanız ne olduğu önemli değil. Sonunda o işin ustası olabilirsiniz. 

Tutkunuzun peşinden gidin ve yaratıcılığınızı keşfedin. Sonucunda Ne iş yaparsanız yapın devamında iyi para kazanırsınız. O halde şu soruyor soruyorum Neyi arzuluyorsun? Tutkun nedir?
Zamanınınız kısıtlı, bu yüzden başkalarının hayatını yaşayarak harcamayın! En önemlisi Kalbinizin ve sezgilerinizin yolundan gidecek cesarete sahip olun. Kalbiniz ve sezgileriniz ne yapmak istediğini bilirler çünkü o ruhun sesi. Neyi sevdiğinizi bulmanız gerek. Ve bu, aşklarınız için geçerli olduğu gibi işiniz için de geçerlidir. İşiniz, hayatınızın büyük kısmını kaplayacak. Ve gerçek anlamda tatmin olmanın tek yolu, harika bir iş olduğunu inandığımız şeyi yapmaktır. Ve harika bir iş yapmanın tek yolu ise yaptığınız şeyi sevmenizden geçer. Eğer hala bulamadıysanız aramaya devam edin. Duraksamayın! 

Tüm gönül meseleleri gibi, onu da bulduğunuz zaman anlayacaksınız. Ve her büyük ilişki gibi, seneler geçtikçe daha da güzelleşecek. Yani bulana kadar devam edin.

İşte videonun anlattıkları buydu.

Yazarımız yorumuma kızmasın:) Bu kitap bana hayat motivasyonu ile ilgili ilham verdi ve fikirlerimi ve video hatıramı paylaşmak istedim. Blog küçük bir adım ama benim için büyük bir adımdı. Çünkü tutkum kitaplardı. Onlar konuştuğum dertleştiğim dostlarım gibiydi. Beni geliştiren zamansız dostlarım.
Evet teknoloji gelişti. Hepimiz internet bağımlısıyız bu muazzam bilgi deryasını nasıl kullanmak bize kalmış. Neden tutkularımızla bunu birleştirmeyelim. Bir blogla başlayabilirsiniz. Bence çok iyi fikir. İnanın Yazı dilim çok kötüdür. İş yerimde email göndermeden önce defalarca ve defalarca okurum. Ben buna cesaret edebildiysem siz de edebilirsiniz. Hepimizin içinde bir yaratıcı güç bir ilham vardır. Bence sen muazzam, ilham verici yeteneğe sahipsin. Herkes farklı yeteneklere sahiptir. Sadece bir düşün bulacaksın. Ve bence zaman kaybetmeden yazmaya başlamalısın.


Kitaptan:

“Bloglamayı beceremem!” diyenlerdenseniz dinleyin. Eğer tweet atabiliyorsanız, Instagram’da fotoğraf paylaşıp ya da video çekip altına iki satır yazı yazabiliyorsanız gayet güzel blog yazmaya başlayabilirsiniz.”
“Ben de yıllar önce aynı şekilde hiç beklemedim ve direkt bloglamaya başladım. İlk zamanlarda Harbiyiyorum’da ne çektiğim fotoğraflar adam gibiydi, ne de yazılar. Şimdi Harbiyiyorum’un geldiği noktayı ben bile hayretle izliyorum. O yıllarda imla ve yazı bilgim o kadar kötüydü ki, patronum müşterilere e-posta göndermezden evvel yazdıklarımı her seferinde kontrol ederdi. Düşünün artık, o denli, acınası bir haldeyken bloglamaya başlamışım.”
“Tam burada bir kere daha önemli bir noktanın altına çizmekte fayda görüyorum. Bloglamaya başladığınız andan itibaren insanlara mutlaka bir şeyler katacaksınız. Ama bloğunuzun bizatihi kendisi size, sizin ona kattığınızdan daha çok şey katacak.”
“İlgi alanlarına odaklanmış bir blog sahibi olmak, benzer tutkulara, hobilere ya da ilgi alanlarına sahip okuyuculara ulaşmanızı sağlar. Üstelik bunu süratle yapar. İnternette paylaştığınız her şeyin hedefe ulaştığını söylemiştim değil mi?”


Kaliteli Bir İçerik Nasıl Ortaya Çıkar?

“Bunun için geçerli tek bir yöntem bulunmasa da en önemli etken kişisel tutkunuz ve sizi bireysel olarak blog yazmaya iten itkinizdir. Yine de ister blog ister başka mecra olsun kaliteli içeriği oluşturulmasında etik değerler ve şeffaflık yatar. İnsanlar onlarla bir şey paylaştığınız zaman samimiyeti algılar. Görünürde sahtekarlık prim yapıyormuş gibi olsa da beyin bu iş için arka planda hakikati çıkarmak için sürekli çalışır. Gelin biz işin karanlık tarafına sapmadan ziyaretçi sayınızı çoğaltacak içerikleri nasıl üretebileceğiniz üzerinde durmaya devam edelim .”

“Sonuç: Arama motorları için içerik üretmeyi bırakıp insanların ihtiyaçları için içerik üretmeye odaklandığınız andan itibaren sadece arama motorlarının değil, insanların da baş tacı olacaksınız. “

Günün kitabını yorumlarken aklıma gelen o güçlü tutku duygusuyla, fikirlerimi de sizlerle paylaşma imkânı ve ilhamı buldum. Evet ne düşünüyorsunuz? Bir adım atın bu adımda neden yazmaya başlamak olmasın:)

Kitabı ben sevdim tavsiye ederim sevgili okurlar.





                                                                                                                            Flora


Facebok    : Floraninkitapligi
Twitter       : Florahaz
Instagram : Floraaura5

7 Mayıs 2015 Perşembe

%100 Düşünce Gücü - Jack Ensign Addington



Bugün benim için çok özel bir kitabı yorumlayacağım. Kitabın adı %100 Düşünce Gücü Yazarı Jack Ensign Addington. Kitabı on sene önce okudum ve her sene en az bir defa okurum. Bana göre kişisel gelişim kitaplarının yıldızı, herkesin kütüphanesinde bulunması gereken vazgeçilmez bir kitap. Elbette herkesin bir ilgi alanı vardır. Açıkçası benim de daha çok ilgiyle takip ettiğim konu kişisel gelişim kitaplarıdır. On beş yaşımdan beri parapsikoloji kitapları okuyorum. Kişisel gelişim kitapları benim için ayrı öneme sahip. Bu sebeple bu alanda yorumlamak için kitap seçerken daha bilinçli seçtiğimi düşünüyorum. Kimimiz bu tarz spritüal konulardaki kitaplardan hoşlanmaya bilir. Bunun da sebebinin her kaynakta ve konuda olduğu gibi okuyucunun kafasını oldukça karıştırabilecek bilgiye ve araştırmaya dayalı olmayan kanal kitaplarından kaynaklandığını düşünüyorum.  Gelelim yıldız kitabımıza kitabın özü düşünce disiplini. Basit gibi gözüken ama belki de hayatımız boyunca bunu yapmak için savaşacağımız bir konu bu. Ne kadar erken başlar düşüncelerinizi erken kontrol altına alabilirseniz hayatınızın nasıl değiştiğine tanıklık edeceksniz. Peki sen diye sorıyorsunuzdur? Evet ben erken başladım ama bu yolculuk kolay bir yolculuk olmadı. Daha yeni yeni disipline etmeye başlıyorum.  Peki ne mi kazandırdı bana? Her sene gripten kırılan ben, hastalanmaz oldum. İş hayatımda çok büyük avantajlarını gördüm.  Huzur ve denge halimi korumayı öğretti bu da zaten sağlığı getirir. Yaratıcının zuhurunda neler yaratabileceklerimizi,  fark ettim. Çevreme çok sıkıntıda olduğunu düşündüğüm arkadaşlarıma yardım etmeye başladım. Onlarda ki  değişikliği kendileri şaşkınlıkla bense büyük bir keyifle izledim. Sadece kendimde değil çevremde de işe yaramaya başladığını gördüm. Düşünceleri değişince algıları değişiyordu. Düşünceleri susturdukça, ruhsal rehberini işitebiliyorlardı. Tek yaptığım şey ne mi oldu. Arkadaşlarıma hangi kitapları hangi sırayla okumaları gerektiğini söylemek oldu. Üç hafta önce de bu bloğu açmaya karar verdim. Belki daha çok hayata, zihne ve ihtiyacı olan kişilere dokunabilirdim. Umarım faydam olur. Şunu biliyorum tek açlık duyduğumuz şey bilgi. İşte düşünme tekniğini öğreten kitap budur.  Bence %100 Düşünce Gücü zihnin olağan üstü gücünü, yaratıcının kendi ruhundan üflemesinde ki manayı, bolluk yasasını, bu bolluk ve bilgiyi nasıl alabileceğimizi öğreten önemli kitaplardandır . Size tavsiyem en az üç defa okumanızdır. Çünkü bilinci susturmak kolay olmayacaktır. Akıl sürekli konuşmak ister her şeyi yargılamak, yorumlamak ister o iç güdü ile hareket eder dolayısıyla bilinç altı (veya bilinçdışı) dan gelen konuyla ilgili cevabı duyamayız. Amacımız önce aklımızdan geçen, gereksiz işimize yaramayan o kalabalık düşünceleri susturmak olacaktır. Bu da kolay olmayacak bu sebeple en az üç defa kitabı okumanızı tavsiye ediyorum.

Kitaptantan:
“İnsan şans rüzgarıyla bir o yana bir bu yana savrulan bir kader mahkumu olmak zorunda değildir. Evrensel Zeka’nın düzenli planı doğrultusunda hayatını düzenleyebilir. İnsana ne büyük bir onur verilmiş: Hayatına hükmetme fırsatı! Fakat onunla birlikte, hayatın sonsuz kaynaklarını akıllıca kullanmak sorumluluğu da verilmiştir.”


“Bilinçaltı, bedenin yapıcısı olarak bilinir. Bedenin fonksiyonlarının otomatik olarak yürümesini sağlar. İster uyuyor olalım, ister uyanık, büyük istem dışı hayat sürer. Yüce Plancı’nın bu şekilde bir düzen kurmuş olması büyük bir şans değil mi? Kalbimizin atmasını, midemize yemekleri sindirmesini, kanımıza damarlarda dolaşmasını söylemek durumunda olsaydık ne kadar zor olurdu. Hayır, her şey harika biçimde hazırlanmış bizim için. Bedenin gelişimi, tüm fonksiyonları bilinçaltı tarafından yönetiliyor. Aslında bedenin her hücresinde ve atomunda bir zeka var ve bu zeka bilinçaltına bağlıdır.”


“Bilinçaltı günümüzün modern bilgisayarlarından daha gelişmiş bir bellek sistemine sahiptir. Mükemmel kayıt yapar; her emir, her inanç, her düşünce bilinçaltının asla hata yapmayan bellek sisteminin bir parçası olur. Hatta düşünmediğiniz, dikkat etmediğiniz şeyler dahi orada depolanır ve gerektiğinde ortaya çıkarlar.” ( yazar bu konuyla hastanelerde yaşanan ilginç olayları anlatmış)
“Hayatın her bölümü yasalarla yönetilir. Evrene, yasaların oluşturduğu bir düzen hâkimdir. Fizik, matematik, ekonomi ve insan ilişkilerini kapsayan yasalar söz konusudur. Bu yasalar her zaman da var oldu.”


“Bilinçli olarak düşünülen her düşünce, bilinçaltını etkiler ve bu etki, düşüncedeki güç ve arzunun derecesine bağlı olarak eyleme dönüşür.”


“Ne kadar mükemmel olduğunuzu biliyor musunuz? Yaratıcı’nın imajı ve suretisiniz siz. Yüce Düşünce’nin görkemi için giriş ve çıkışları oluşturuyorsunuz. Tüm Bilgelik ve Güç sizinle ifade edilmiş. Sizin gerçeğiniz bu. Gerçek Benlik bu.”


Bilinçaltına düşüncenin toprağı denir; Her türlü hastalık ve düzensizlik bilinçaltının çalışma sistemini anlayamamamızdan  kaynaklanır. Sonsuz Zeka, hayatın en küçük birimi atomda bile iş başındadır. Yalnızca korkularımız, endişelerimiz, çeşitli streslerimiz içeri girebilirler. Bilinçaltı, yalnızca bedenin koruyucusu değil, bedenimizin ve hayatımızın kurucusudur aynı zamanda.”
“İnsan gün boyunca düşündüğü şeylerin toplamıdır.”


“Başkalarına  ve kendisine sürekli olarak hasta olduğunu, acı çektiğini, mikroplara karşı hassas olduğunu, söyleyen insan kendisini her zaman rahatsız, halsiz hisseder. Öte yandan çok sağlıklı olduğunu, hayatında bir kez bile hastalanmadığını söyleyip övünen insan sağlık ve kuvvet abidesi olur. Bazıları aradıkları arkadaşı bulurken neden diğerleri yalnız bir hayat sürerler? Bazıları istedikleri her şeyi hatırlarken neden bazılarının belleği kötüdür? Hayat insanlara farklı muamele etmez; çünkü bilinçaltımıza verdiğimiz yanlış emirlerle başarısızlığı, mutsuzluğu seçeriz. Kararlı bir şekilde hayatımıza hâkim olmak ellerimizdedir.”


“Gerçek refah, Hayatın Bolluğu’nu fark etmektir. Kendinizi tüm varlığınızla verebilecek kadar Sınırsız bir Kaynak’tan beslendiğinizi hissedebiliyor musunuz? Bu ruhsal zenginliğin gerçek zenginlik bilincinin ölçüsüdür. Öğrendiğimiz her şeyi bu zemin üzerinde uygulayamaya koyacağız. Henry Ford’un, J.C Penney’nin, Andrew Carnegie’nin, Robert La Tourneau’nun, Colgates’in , George Romney’in, Billy Casper’in bu derece başarılı olmasının bir rastlantı olduğunu mu sanıyorsunuz? Hepsinin büyük vericileri olduğunu, kazandıklarının %10’dan %90’a kadar kısmını Hayat’a geri verdiklerini göreceksiniz. Özgürce verdik mi Kaynağa güveniriz ve böylece bilincimizi, özgürce almaya hazırlarız. Kendimizi neye bağlarsak, ne olduğumuzu düşünürsek öyle oluruz.”
“Bilinçaltı, bilinç gibi zamanın farkında değildir. Bilinçaltı, bilincin direktiflerini soru sormadan ve tam olarak uygular. O, sabah tam istediğimiz saatte bizi uyandıran gönüllü hizmetçidir. Saate bakmadığı için çalar saatten çok daha kesindir. Bilinçaltı geçmiş veya gelecek diye bir şey bilmez. Hep şimdiki zamanda çalışır. Sonsuz Şimdi’de çalışır."


“İşyerinde yoğun bir günden sonra kendini tükenmiş hisseden birçok insan bir bara koşturur ya da birkaç kadeh içki içmek için aceleyle eve gider; bunun kendilerini rahatlatacağını düşünürler. Rahatlatıyormuş gibi görünür. Fakat içki uyarıcıdır. Önce uyarır, sonra aptallaştırır. Etkisi geçtiğinde çok daha gergin hissettirir. İçki kimseyi rahatlatmaz.”


“Montreal’li Dr. Hans Selye tüm hastalıkların stres sonucu ortaya çıktığını söylüyor. Gün geçtikçe daha çok insan bu teoriyi kabul ediyor. Sadece rahatlamış ve huzur içinde olduğumuz zaman yoğun düşünceye dalabilir, bize taze fikirler sağlayan içsel Zekâ’yla iletişim kurabiliriz. Gergin ve sinirli olduğumuz zaman tam anlamıyla yaratıcı olmak olanaksızdır. Gergin bir insan etkili çalışma gücünü fazlasıyla yitirir. Dengeli insan hayatla birlikte akar. Hayata direnmez, hayattan korkmaz, hayatla uyuşmazlığı yoktur.”


Yeni bir deneme yapmaya ne dersiniz belki değişim için bir çok yöntem denediniz. Bence bu kitabıda deneyin inanın faydasını göreceksiniz.

Harika bir kitap kesinlikle tavsiye ediyorum sevgili kitap severler.


                                                                                                                            Flora

Facebok hesabım: Floraninkitapligi
Twitter hesabım: Florahaz