31 Ağustos 2017 Perşembe

Amerikan Ambalajı




              Amerika, dünyanın en güçlü ordusudur. Buna karşın bu ordunun tarihe mal olmuş askeri tek bir destanı yoktur. Amerikanın destanları psikolojik savaş üzerinedir. “Sam Amca” bu alanda gerçekten rakipsizdir. Tarifsiz iletişim teknikleri kullanır ve orduların güç yetiremeyeceği hedefleri tek kurşun atmadan ele geçirir.

Amerika, hedef devletlerin kamuoylarına, yeni projelerini 3-5-10 hatta 20 yıl öncesinden hazırlar. Kürt devleti kurulacağı söylentileri ortalıkta yıllarca gezindirilir. Sonra ortaya bir takım haritalar çıkar. Harita ilk ortaya çıktığında büyük bir infial uyanır. O harita giderek yayılmaya başlar, öyle ki artık görenler şaşırmaz olur. Aşamalı iletişim planlarıyla toplumun bu oluşuma aşina olması sağlanır. Onlar ise bir köşede bu spekülasyonları doğrulamadan yalanlamadan izlemektedir. Toplum yeteri kadar aşina olduktan sonra, yapılacak tek şey gerekli işlemlerin başlatılmasıdır. Büyük Kürt devletinide bu psikolojik harp tekniklerinin bir ürünü olacaktır.

Soğuk savaş yılları... ABD ve Rusya silahlanma konusunda amansız bir rekabet içindeler ve 80’li yıllara geliyoruz. Başkan Reagon Amerika’nın yıldız savaşları projesini açıklıyor. Tüm dünyada TV haber bültenlerinde bir takım bilgisayar animasyonları dönmeye başlıyor. Rusya Amerika’ya doğru füze fırlatıyor. Amerika ise buna karşılık havaya çok güçlü bir lazer ışını gönderiyor. Uzaydaki bir Amerikan uydusu bu lazer ışınına ayna tutuyor ve ışın yer yüzüne geri yansıyor. Böylelikle Rus füzesi havada imha edilmiş oluyor. Amerika hiç bir altyapısı olmayan bu projeyi, öylesine başarıyla ambalajlıyor ki dünya kamuoyu bu konsepti gerçek bir proje olarak algılıyor. Bu birkaç saniyelik görüntünün neticesinde Sovyetleri Birliği Vatandaşlarının devletlerine olan güvencesi sarsılıyor. Devletlerin kendilerini koruyamayacağı fikriyle ilk defa bu şekilde karşılaşıyorlar. Bir kaç saniyelik o bilgisayar animasyonu, Sovyetler Birliği’nin dağılması, soğuk savaşın bitmesi sürecini tetikliyor.


                                                   Ülkelere göre silah satış oranları








        Soğuk savaş çoktan bitmiş, savaş makinesini hızlandırmak için kullanılan kominizim bahanesi yerine islami devrimcilere bırakmıştı. Ortadoğu silah endüstrisinin birincil deney alanı ve pazarı haline gelmiştir. Ortadoğu’ya dönük piskolojik harekatın amacı da Müslümanlar’ın dinlerine olan güvenini yok etmektir. Tarihe bakmak bütünü görmeye yeter de artar.

Dünyanın karanlık yüzü iki denizin birleşmesini asla istemiyor. Onların ayakta kalabilmesi için kutuplaşmış iki ayrı denize ihtiyaçları vardır. İki dalgalı deniz...soğuk savaş yıllarında dünya Doğu ve Batı bloğu olarak ikiye böldüler. Sovyetler birliği ile soğuk savaş onlara pek sıcak gelmedi. SSCB tek vücutta ve fazlasıyla güçlüydü. Denizi dalgalandırmanın yeni formülü islam - Hristiyan çatışması olarak belirlendi. Dünya atlasına baktıklarında Türkiye “medeniyetlerin çatıştırılması” tezinin önünde büyük bir engel olarak duruyor. O ülke ki onda, Türk de Kürt de, dindar da, laik de birarada yaşıyor. Herşeye rağmen biraradalar. Bu “Kötü örnek” Batı kamuoyuna “demek ki tatlı su ile tuzlu su bir arada yaşayabilir.” dedirtebilir. Bu yüzden “iç denizlerin” dalgalandırılması gerekmekte. Türkiye kendi içinde barışla dolu yaşaması, çatışan dünya projesi için gerçekten “kötü” örnek oluşturuyor. Ülkemizde iç barış bu yüzden bir türlü tesis edilemiyor.

21. Yüzyılda kendi yurdunda sulhu egemen kıldığından, cihan’ın da yazgısını değiştirebilecek tek stratejik ülke Türkiye’dir.






16 Ağustos 2017 Çarşamba

Yeniden Büyük Amerika - Donald J. Trump





Trump ın düşüncelerini ve ideallerini en direk merak edenler için okunması gereken kitap. Fakat kitabı hakkında düşüncelerimi merak ediyorsanız benim için tam bir hayal kırıklığı oldu diyebilirim. sanırım Trump kullandığı kelime dağarcığı çok kısıtlı kendini ifade etmede oldukça başarısızdı. Kitabın anlattığı milliyetçi bir Trump fakat bazen çok ütopik öneriler ve fikirlerle yaklaşması beni tedirgin etti. Kitap ile Küresel ekonomiden hiç anlamadığını da idrak etmiş oldum. Suriye’den gelen sığınmacıları IŞİD olarak gören bir zihniyetle karşılaşıyorsunuz. Kitaptan, sanki babasına kendini ispat etmeye çalışan küçük bir çocuk hırsı hissediyorsunuz.

Amerikan tarihi okumadığını, olayları neden sonuç ilişkilerini irdelemeden sadece bir tv izleyicisi gibi yorumladığı ve sorguladığını anlıyoruz. Yorumladığı konu ve olaylarla ilgili doğru bir araştırma da yapmadığı ortada. Dolayısıyla Amerikan halkını ve dünyayı şaşırtmaya devam edeceği kaçınılmaz.
Siyasi stratejilerde harcanan bedelleri o ülkelerden geri almak gerektiği düşüncesi de tehlikeli boyutta. Amerika'nın stratejik çıkarları doğrultusunda bunu yaptığından ziyade O ülke halkları kurtarmak adına yaptıklarına ciddi inanmış görünüyor. Ve bu ülkelerden ticari olarak bedelleri alması gerektiği hesabına, takılmış durumda. Keşke Trump bir Ekonomik Tetikçi kitabını okusaydı ama şunu anlıyorum ki Trump okumayı sevmiyor. Seçtiği kelimeler ve konuşma tarz çok kısıtlı sınırlı. Kendini İfade etme gücü çok zayıf. Siyaseti futbol maçı gibi yorumlayarak anlatma tarzı ise insanı endişelendiriyor.



Kitaptan Seçmeler;

"Şimdi de kapılarımızı Suriye gibi yerlerden gelen sığınmacılara açıyoruz; bu, IŞİD üyelerine burada yaşayıp ülkemizi içten yıkmaları için davetiye çıkarmak gibi bir şey.

Bana saldırmasına aldırmıyorum. Medyayı onların beni kullandığı şekilde kullanıyorum, dikkat çekmek için. Dikkati çektikten sonra, onu kendi yararıma kullanmak benim elimde. Açık sözlü olmaktan korkmazsanız medyanın sizin hakkınızda yazacağını ya da programlarına gelmeniz için size yalvaracağını çok uzun zaman önce öğrendim. Bir şeyleri biraz farklı yaparsanız, çok kötü şeyler söyleyip savaşırsanız sizi seveler. Ben de önemli noktaya dikkat çekmek için bazen çok çirkin yorumlar yapıyorum ve onlara (seyirciler ile okuyuculara) istediklerini veriyorum.

Güney Kore’nin Kuzey Kore’yle olan sınırında yirmi sekiz bin beş yüz harika Amerikan askerimiz var. Her gün tehlike altındalar. Güney Kore’yi sadece onlar koruyor. Ve Güney Kore’den bunun karşılığında ne alıyoruz? Bize mal satıyorlar, güzel bir karla. Bizimle rekabet ediyorlar. Irak’ta her ne yaptıysak onun için iki trilyon dolar harcadık. Bunu neden yaptığımızı hala bilmiyorum ama yaptık.
Mesele şu ki başka ülkeleri savunmak için trilyonlarca dolar harcıyoruz. Onlar adına savaşma yetkisi için para ödüyoruz. Bu bana mantıklı gelmiyor. Artık gerçekten de dünyanın üzerine düşeni ödeme zamanı ve ben bunu onlara ödeteceğim.

Kötü Çin genelde yabancılara kapalı olanı. O, yurttaşlarının internet erişimini denetleyen, siyasi muhalefeti bastıran, gazeteleri kapatan, muhalifleri hapse atan, bireysel özgürlükleri kısıtlayan, siber saldırılar düzenleyen ve ekonomileri yönlendirmek için dünyadaki etkisini kullanan yönetim. Ve tüm bu süre için askeri gücünü artırıyor. Rusya’nın yanı sıra Çin’le de uğraşmanın uzun dönemde en büyük sorunlarımızdan birini oluşturmaya devam edeceğine kuşku yok.

Çin’den düşmanımız olarak söz etmememi isteyen insanlar var. Ama oldukları şey tam da bu.  Düşük ücretli işçiler kullanarak sektörleri yıktılar, bize on binlerce işe mal oldular, sanayi casusluğu yaptılar, teknolojimizi çaldılar ve paralarını yönlendirip değerini düşürdüler ve bu da bizim mal ithalatımızı pahalılaştırıyor, hatta bazen olanaksızlaştırıyor. Ancak küresel Amerikan politikası gereğince, biz Çin’in üstünlüklerini ortadan kaldırmak istiyoruz. Bu durumda ne yapmalıyız? Çinlilere karşı sertleşerek başlayabiliriz. Çin’le ilgilenirken onlara karşı çıkıp en iyi müşterisinden çıkart sağlamanın kötü bir iş olduğunu anımsatmalıyız. Sonra da oturup bunu nasıl daha eşitlikçi bir ilişki haline getirebileceğimizi bulmalıyız.

Her şey güçlü bir orduyla başlar. Her şey. Tarihimizin en güçlü ordusuna sahip olacağız ve halkımızı en iyi silahlarla ve korumayla donatacağız. Nokta. Bu dönüşümün faturasını bir miktarını Suudi Arabistanlılara, Güney Korelilere, Almanlara, Japonlara ve İngilizlere yüklemekleyiz. Sonuç olarak onları koruyoruz ve giderleri paylaşmalıdır.

Putin Ukrayna’ya girerken Almanya’yla diğer ülkelerin neden kayıtsızca oturup seyrettiğini hala anlayamıyorum. İsrail’in Ortadoğu’da bizim bizim yanımızda dimdik duracağından emin olabilirsiniz. Ve son olarak, Çinlilere özel olarak dikkat etmeliyiz. Korumacı politikaları ile altımızı oydukları günler ve siber hırsızlık sona erdi. Amerika’nın yeniden doğuşu daha yeni başlıyor."





Yorum: kitaptan kendime çıkardığım en önemli   ders ise siyasette zaman ve çıkara göre değişkenlik gösteren konularda bu denli açık sözlü olmamak gerektiğidir. Ülkelere yapılması gereken stratejilerini bu kadar açık sert içini dökercesine yazması sebebi ile bahsettiği ülkeler şimdiden Trump sertleşme politikasına başlamadan B planına geçmiş durumda. 

Trump'ın Twitter hesabı @realDonaldTrump


Nesibe Flora KURT

2 Nisan 2017 Pazar

Büyük Finansal Tufan - Erken Öz




Erkan Öz'ün Büyük Finansal Tufan kitabından kendi bilgi ve deneyimlerinden yola çıkarak finansal gelecek tahmini öngörmekte. Erkan Öz'e göre esasen Finansal Büyük Tufan kaçınılmaz bir son. Açıkçası Yazarımızın ekonomi yorumlarını ve bakış açısını beğenerek takip ediyorum. Finansı okuyucuya çok sade ve anlaşılır bir dille aktarıyor. Kitabında paranın tarihçesi ülkelerin özellikle Amerika’nın merkez bankası tarihi ve yapısından çok önemli noktalarıyla ele alıp anlatmakta. Merkez bankalarının para basma dengeleri ve mantığını gayet güzel aktarmış. Ülkelerin birbirlerine olan ekonomik bağlarından kaynaklı oluşabilecek olumsuzluklar ve avantajlarını sıralamış. 
Bu yüzyılın felsefesi kuantum felsefesi, bu yüzyılın bilimi ise kuantum fiziği olduğunu düşünen biriyim. Yazarımız kitabında aslında ekonominin içinde de kuantum düşünme şeklinin enformasyonizm altında dönüşümü ele almış ve vurgulamış bu da ayrıca beni mutlu etti.
Sanayi devriminden bilgi çağına geçişin önemi ve aşamaları ve tanımlarını açıkça yazmış. Esasen Türkiye olarak sanayi yarışında geç kalmış olabiliriz fakat yeni bir çağ kapısında aynı başlangıçta koşuya başlayabiliriz. Bu çağında adı bilgi teknolojisi ( enformasyonizm) Bu yarış yeni başladı, ülke olarak esas konu başlığımız bu olmalı diye düşünüyorum. Kitap da bunun neden önemli olduğuyla birlikte enformasyonizm özelliklerini detaylarıyla anlatmakta.



Kitaptan Seçmeler; 
·         Son üç yüzyılın en büyük ekonomik dönüşümü çoktan başladı bile. Para ekonomisi, yerini bilgi ekonomisine bırakıyor.

·         Son üç yüzyıl boyunca, dünyada egemen üretim biçimi para temelli ekonomi veya basitçe, kapitalizm olmuştur. Ancak, 1960 yılından bu yana, kapitalizm yaşlanmakta ve hatta ölmekte olup yerine yeni bir üretim modeline, bilgi tabanlı ekonomi, ya da “Enformasyonizm”e bırakmaktadır.


·         Çağımızın Yeni Ekonomisini Aşağıdaki şekilde özetleyebiliriz.

Gelişmiş Ülkelerde:
      Kapitalizmin Ölümü – Enformasyonizmin Yükselişi

Gelişmekte Olan Ülkelerde:
      Kapitalizmin Yükselişi – Enformasyonizmin Yükselişi


  •        Bir üretim şekli insan emeği, donanım, bilgi ve insan ilişkilerinin üretim açısından belirli bir birleştirmesidir.


  •         Her şey değiştikçe, ‘toplumun düşünme şekli’ de enformasyonizm altında bir dönüşüm geçiriyor. Bilgi tabanlı ekonomi ilerledikçe, insanlar insan duyularının sınırları olduğunu ve her şeyin tam olarak ölçülemediği veya test edilemediğini fark etmeye başlıyor. Bu olgu, zaten kuantum fiziği alanında atomaltı parçacıklar ölçeğinden kanıtlanmıştır. Kilit nokta, ölçümlerin kişinin bakış açısına göre değişken olmasıdır. Buna ‘Kuantum Düşünce’ denir.


  • ·         Amsterdam Bankası dünyadaki ilk merkez bankası oldu. 1609 yılında Amsterdam şehrinde kuruldu. 1694’ faaliyete başlayan İngiltere Merkez Bankası da Dünyada ulusal ölçekte kurulan ilk merkez bankalarından biriydi. Para tabanlı ekonominin ilerlediği birçok diğer ülkede, bu dönemde merkez bankaları kuruldu. Ancak, Amerika Birleşik Devletleri bir merkez bankası fikrine 1913 yılına kadar direndi!


 

              Kitapta yozlaştırılmış para modelinden tarihçesine kadar. Kapitalizm doğuşunda yok oluşuna. Yeni çağ ekonomisinden para birime. Yaşanacak büyük finansal krize karşı yatırım modellerine kadar bir çok önemli başlıkları bulabilirsiniz.

      Özellikle geleceğimiz için altınmı yoksa gümüşe mi yatırım yapmalıyız. Gelecekte hangi ekonomik modeller ve iş kolları avantajlıdır. Yazarımız gelecek bilimcisi Alvin Toffler'ı aratmayacak tahminlerle, okuyucuyu oldukça heyecanlandırıyor. Kitap severler tavsiye ederim J